Şapkalar hazır mı?

İstanbul'da, yarım asrı çoktan geride bırakmış, halen "doğduğu odada" uyuyan biri var mıdır sizce?

Nisan 5 2014

Dört küçük afacan, bir yangın sonucu alevlere teslim olan koca konağın bahçesinde çelik çomak, ondan sıkılınca kuka, ondan da sıkılınca misket ya da topaç çevirmece oynar dururlar. Ne de olsa oynayacakları çok oyun vardır daha; bir o yana bir bu yana domates gibi kızarıncaya kadar koşturur dururlar koca bahçede… Yemek saati geldiğinde ise o çocuklardan biri, küçük Müfid, aynı bahçe içindeki köşke gider. Orada yaşamaktadır, doğduğu evde.

İstanbul Fener Yolu'ndaki köşkün etrafı o yıllarda, bağı bahçesi bol olan sayfiye evleriyle doludur. En büyük arazi ise Gazi Ahmet Muhtar Paşa'ya aittir. Sekiz dönümlük bağın birbirinden lezzetli üzümleri açık artırmayla satılır, toplanır ve memlekete dağıtılır yıllarca. Gün gelir, Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın varisleri belli ki bir "çıkmaza düşerler." Koca arazi parsel parsel satılır. Geriye ne bahçe kalır ne de bir salkım üzüm. Ne bağcıyı dövebilirsiniz ne de üzüm yiyebilirsiniz. Arada birkaç değişiklik olsa da sokağın adı uzun yıllar Gazi Ahmet Muhtar Paşa Çıkmazı olarak anılacaktır. Ta ki bir yıl öncesine kadar…

Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın geniş bağlarına komşu olanlardan biri de Tahir Ekdal'dır. Bağcıdır ve o yıllarda kendi bağında yetiştirdiği üzümleriyle ve bu konudaki derin bilgisiyle tanınır. Bugün adını hiç duymadığımız; hacı balbal, çavuş, rezeka, keçi memesi, katır tırnağı ya da misket gibi lezzeti bol üzüm çeşitlerinin hepsini yetiştirir. Sadece bununla da kalmaz, memlekete hayırlı hizmetleri olacak bir doktor evlat da yetiştirir. Çocukluğunu, doğduğu köşkün bahçesinde koşturarak geçiren ve genç bir delikanlı olduğunda tıbbı kazanarak doktor çıkan Müfid Ekdal, kardiyoloji uzmanı olarak yıllarca mesleğini en iyi şekilde icra eder. Bir dönem Haydarpaşa Numune Hastanesi'nin başhekimliğini yapar. Doğduğu ve büyüdüğü köşkteki bir odayı ise yıllarca muayenehane olarak kullanacaktır. Tedavi ettiği, güzeller güzeli komşu kızı Celile Hanımefendiyle evlenir. Hatta kız istemeye giderken, yaşadığı köşk de ona yardım eder. Koynunda beslediği çiçeklerden bir demetle gönderir genç doktoru kız evine. Aynı yastığa baş konur. İki çocuk ve ardından torunlar...

Bir Kadıköy aşığıdır aynı zamanda Dr. Müfid Ekdal. Kapalı Hayat Kutusu: Kadıköy Konakları adlı kitabında, İstanbul'un bir bir yok olan konaklarının izini sürer, hikayelerini paylaşır bizimle. Özellikle Kadıköy, Fenerbahçe üzerine yaptığı araştırmaları ve kitaplarıyla, semtlerin kaybolan yüzlerini tekrar hatırlatır... Kadıköy'ü bu kadar sevince, doğup büyüdüğü evden de hiç vazgeçmez haliyle. Ne mühendisler, ne mimarlar, müteahhitler ister de vermez kimseye cânım köşkünü... Çevresindeki her şey bir bir değişirken, yok olurken; yaşadığı o güzel evi, hiç değişmeyen güzelliğiyle bugünlere taşımayı başarır.

Son bir yıldır yeni adıyla anılan "Dr. Müfid Ekdal Çıkmazı"na düşerse yolunuz, bir "çıkmaza düşmeyeceğinizden" emin olabilirsiniz. Bu çıkmazdan ne mi çıkar? Pek tabii, 1918 yılından bu yana "doğduğu odada" uyuyan bir İstanbul beyefendisinin, her şeye rağmen eski İstanbul'u bugüne taşıyan muazzam öyküsüne kocaman bir şapka!

14 Ev 14 Hayat

MÜFİD EKDAL

Bu yazı, Dr. Müfid Ekdal ile Ocak 2014 tarihinde Apartments dergisi için özel olarak yapılan röportaj notlarından derlenerek hazırlanmıştır.

MÜFİD EKDAL

İLGİLİ HABERLER

>>Barış Manço, 81300 Moda

>>İki cezve su, bir okyanus

>>Türkiye'nin en ünlü apartmanı

>>Karlar altından...

>>"La Diva Turca"

>>Dert babası

>>Vali Konağı'nda çocuk olmak

>>Davet

>>Bir "19 Mayıs", ikindi vakti...

>>Narmanlı'da son gün

>>Gardıroptaki çocuk

>>Şişli'de bir apartıman...

>>275 şövalye