KÖŞE/HUKUK

Komşunun Kapısı
Eski Tarz Yöneticilik Tarihe Karışıyor

Av. İsmail Garip Bilgiç
hukuk@bariskanyonetim.com


Kat mülkiyeti uygulamalarına farklı bir bakış açısı kazandırma gayesiyle yayım hayatına başlayan ve bunu en iyi biçimde yerine getireceğine inandığımız dergimizin ilk sayısında, hukuksal açıdan bu amaca katkıda bulunmaya çalışarak komşuluk hukukuna değinmek istedik.

Günümüz yargı uygulamasında, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu ile ilgili uyuşmazlıklara, konuyla ilgili davalara sıkça rastlıyoruz. Bu uyuşmazlıklarda davanın taraflarını, genel olarak, kat malikleri, yani ortak yaşam alanlarını paylaşan, komşu, diye adlandırdığımız kişiler oluşturuyor. Komşuluk, evleri yakın olan kişiler arasındaki sosyal ilişkiyi, bağı ifade etmekte. Tarihsel sürecimizde önemli bir değeri ifade eden komşuluk ilişkilerinin özelliklerini, hem Türk töresi hem de İslami referanslardaki komşu hakkına ilişkin düzenlemeler belirliyor. Yaygın bir deyişle, "ev alma komşu al" diye ifade edilen ve manayı, maddeden daha değerli kabul eden bu anlayışın, güncel sosyal uygulamalarla önemini kaybeder hale geldiğini söylemek, maalesef hiç de isabetsiz olmaz. Bu durum, kuşkusuz kendi kendine gelişerek bugünkü halini almış değil. Bu gelişimin merkezinde elbette insan var. Buna rağmen insanlar, ilginç bir biçimde, sürecin sanki kendi kendine gelişerek bu aşamaya geldiği gibi, olmayan bir durumun haksız kabulü, sanrısı içindedirler.

İnsanlar arasındaki, "ne üst ne de alt katımdaki hatta yan kapı komşumu bile tanımıyorum, ne var bunda canım ben de tanımıyorum" biçimindeki sohbetler artık çoğunlukla normal kabul edilerek, sıradan hale gelmiş durumdadır. Aslında sıradanlaşan, sosyal özelliğini önemini yitirmeye başlayan komşuluk kavramı değil; o ilişkiyi anlamlı, değerli kılması beklenen insana ait özelliklerdir.

Yasa koyucu, komşular arasında iyi ilişkilerin kurulması, birbirleriyle iyi geçinmelerinin sağlanması ve birbirlerine zarar verici davranışlardan kaçınmalarını temin etmek amacıyla, Türk Medeni Kanunu'nun 737. maddesinde, "Herkes taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme faaliyetlerini sürdürürken komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür" biçiminde bir düzenlemeye yer verilmiştir. Gerek komşuluk ilişkisinin sosyal değeri gerekse yukarıdaki yasal zorunluluğa rağmen insanların, "üst komşumun dairesinden su akıyor, alt kattaki komşum fazla ses yapıyor" gibi iyi niyetle, karşılıklı anlayışla kolayca halledilebilecek durumlar karşısında bile, maalesef mahkemelerde hak arama mücadelesine girdiklerine şahit oluyoruz. Komşuluk hakkı ve dayanışması çerçevesinde kolaylıkla çözülebilmesi beklenen bu hallerin yargılama konusu yapılması toplumun geldiği noktayı ifade etmesi açısından artık endişe vericidir. Üzücü olan, insanların hak arama mücadelesi değil, komşu olan ve birbirleriyle dayanışma içinde olması beklenen kişilerin basit konuları bile aralarında halledemeyerek adaleti, mahkeme aracılığıyla arama noktasına gelmiş bulunmalarıdır.

Mahkemelere, uzlaşma için teşvik görevi!

Benzer sorunların yaygınlık düzeyine şahit olan yasa koyucu, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile büyük bir yenilik getirerek, davaların, esastan incelenmesinden önce, uzlaşma yoluyla sulh olması hususunda mahkemelere, teşvik etme, görevi yüklemektedir. Yasanın 320. maddesine göre: "Mahkeme,…… tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe teşvik eder. Tarafların sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır…." Artık hakim, yargılamanın esasına geçmeden önce tarafları, aralarındaki ihtilafı sulhen çözme hususunda teşvik edecektir. Yani komşular, öncelikle uzlaştırılmaya çalışılacak. Komşularımızı tanımamaktan şikâyet etmektense işe, komşunun kapısını çalmakla, onunla tanışmakla başlamalıyız. Yoksa bakarsınız bir gün kapınız, mahkemeye ilişkin tebligat sebebiyle çalınıverir.

O tebligat daha gelmeden, çok yakınınızda olan ve henüz tanışamadığınız komşunun kapısını çalmaya ne dersiniz?